Bir zamanlar İstanbul meyhanelerinde kapanma vakti geldiğinde sarhoş müdavimlerin evlerine sağ salim gönderilmesi ayrı bir meyhanecilik yeteneği ve organizasyonu gerektirirdi. Meyhanelerin önünde, mahalleyi bilen, güvenilir ve emaneti sağ salim yerine ulaştıracak hamallar nöbet tutardı, bu günkü taksiler ve taksiciler gibi …..
Masalara eğilerek, yaylanmanın, gitme vaktinin geldiği hatırlatılır, küfelik olanlar için dışarıda bekleyen hamallar işe davet edilirdi. Eve gitmek için küfeye ihtiyacı olmak müşterinin dut gibi olduğunun kanıtı olurdu…
Ve işte, kendi kendine yürüyemeyecek kadar sarhoş olana eskiden ”küfelik” denirdi. Mecazî anlamda değil, işin içinde bildiğiniz küfe de var.
Meyhanenin yanında binek taşı gibi yüksekçe bir yer. Sotada bekleyen küfeli sırt hamalı ve ayakta duramaz hale gelmiş gedikli müşteri. Vakti geldiğinde hamal göreve çağırılır, sarhoş, mahallelinin de yardımıyla, zar zor o yüksekçe yere çıkarılır ve çömelen hamalın sırtındaki küfeye yerleştirilirdi. Hamal adresi bilmektedir zaten, parasını patrondan alacağını da bilirdi. Yani taşıma ücreti tarifenin içindeydi … Ve böylece, sarhoş müşteri, kendini küfede adeta saltanat kayığında hissederek daha da neşelenir, güle oynaya, şarkılar söyleye söyleye kimseye zarar vermeden evine ulaştırılır, hanımına, ailesine emniyet ve özenle teslim edilirdi, yol boyunca rastladığı esnaf ve semtin gençleri de ona eşlik eder, tatlı tatlı takılırlardı
KÜFELİK OLMAK NEDİR

Related tags :
Comment here
You must be logged in to post a comment.