Çarşı kelimesi Farsça Cihar—Suk (=Dört sokak) bileşiminden değişikliğe uğramış alış veriş etmeye elverişli, iki tarafı dükkân, üstü örtülü veya açık sokak veya meydanlara verilen isimdir.
Fars dilinde üstü kapalı alım—satım yerlerine “Bazar” denildiği ve bu tabir batı dillerine de geçmiş bulunduğu halde bu kelime sonraları bırakılarak yerine çarşı tanımı kullanılır olmuştur.
Belki de (Çar’şu) kelimesi İstanbul’un fethinden sonra Bizanslılardan kalma eski bedestenin dört kapısı karşısında dört sokak bulunmasıyla buraya isim olarak verilmiş sonra da günümüze ulaşmış olabilir.
Yapılış ve kullanılışları yalnız ticari olan bedesten ve arastaları da çarşı konusu içinde değerlendirmek gerekir.
Bedestan kelimesinin aslı Bezistan veya bezzazistan olup, bozularak Bedestan yahut bedesten haline gelmiştir. Bez = Bezze, kumaş ve harpte ganimet olarak alınan eşya anlamına gelmektedir. Bedestenler, kumaş ve bez satılmak için yapılmış, sonraları kıymetli mallar ve antika eşya alım-satımına tahsis edilmiş olan kapalı çarşılardır.
Arasta ise, üstü örtülü veya dükkânları saçaklı çarşıların eski ismidir. Acemce Arastak=Sakaf, örtü manasına gelmektedir.
Görülüyor ki çarşı konusunda İran dili ve sanatı bütün dünyaya egemen olmuştur. Kadim Türk şehirlerinde meydan ve Pazar yerleri yeterince incelenmediğinden çarşı konusu tüm dünya dillerine İran kültüründen yansımıştır.
Çarşı deyince artık ilk akla gelen İstanbul’daki Kapalı Çarşıdır.
Kapalı Çarşı dünyanın ilk ve hâlâ ‘en büyük’ alışveriş merkezidir.… Tam 555 yaşında. İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında belki de bir Bizans ticaret merkezi yerine yaptırılan Kapalıçarşı öyle büyüktür ki, cümleler ne ekonomik değerini anlatmaya yeter, ne tarihî önemini…
İstanbul’da en fazla turist çeken, her yıl 91 milyon kişinin ziyaret ettiği, 45 bin metrekarelik kapalı alanı Kapalı Çarşının, kaynaklara göre 2 bedesten, 4.399 dükkân, 66 sokak ve 21 kapısı bulunuyor. 2.195 dolap, 1 hamam, 1 cami, 10 mescit, 16 çeşme, 2 şadırvan, 1 sebil, 8 kuyu, 1 türbe, 24 han bulunuyordu. Bunlar arasında, Paçavracı, Sarnıçlı, Çuhacı, Yağcı, Baltacı, Sorguçlu, Mercan Ağa, Perdahçı, Tarakçı, Zincirli, Keçeci gibi hanlar sayılabilir.
25 bin çalışanı ile dev bir merkez olan Kapalıçarşı, yüzyıllar sonra bile, ‘dünyada en fazla insanın ziyaret ettiği’ alışveriş noktası olarak kabul ediliyor. Mücevher işlemeciliği, altın piyasasının can damarı, Türkiye’nin her yöresine ait ürünler, antikalar, sanat eserleri ve sayısız ürünle bir dev… Tam 27 milyar liralık ekonomik değeri barındırıyor.
XIX. yy. kente gelen Julie Pardoe anılarında şöyle diyor: “İstanbul’un pazarı Avrupalılar için bin bir gece dünyasıdır. Ne At Meydanı tarihsel değeri, ne de Ayasofya ağırbaşlı görkemiyle, bu üç deniz arasındaki kentin alışveriş yeri kadar ilginçtir. İstanbul çarşısı masaldaki Alâeddin’in büyülü lambası gibi ışık saçıyor.”
Büyük Çarşı da denilen bu yapı, birkaç tarihsel bedestenin birleşiminden oluşmuştur. İç Bedesten (Bedesten-i Atik) ve Yeni Bedesten (Bedesten-i Cedid) bu bütünün en önemli bölümleridir. Fatih’in yaptırdığı İç Bedesten, 45,5 x 30 m ölçülerinde büyük kâgir bir yapıdır; iki dizi kalın ayağı bağlayan tuğla kemerlere oturmuş 15 kubbeyle örtülüdür. İçte, duvarlar boyunca “dolap, sandık” denilen odalar bulunur. Bunlar çarşı esnafınındır. Bir tür banka niteliğindedir. Devlet büyüklerinin ve zenginlerin taşınabilir mal ve paralan buralarda korunuyordu. Bu kişiler öldüklerinde, mirasçıları yoksa tüm mallar devlete kalıyordu. Şeyhülislam Asım Efendi mirasçısız ölünce, dolaptaki 40.000 kese altınıyla, Ayasofya Camisi onarılmıştı. Bedestenin dört kapısından biri üstünde Bizans Dönemi’nden kaldığı sanılan bir kanal kabartması vardır.
İç Bedesten’in doğusundaki Yeni Bedesten, Osmanlı Devleti ilk dönem yapılarının anıtsal örneklerindendir. Santal (sandal) denilen değerli bir kumaş dokunduğundan burası Sandal Bedesteni adıyla da bilinir. Fatih ya da Kanuni dönemlerinde yapıldığına ilişkin değişik görüşler vardır. 40×32 m ölçülerindeki yapı, 12 kütlesel ayakla bölünmüş, bu bölümler 20 kubbeyle örtülmüştür.
Uzun bir süre genişlemeye devam eden çarşı bu genişlemenin 1701/1702 yangını ve 1894 depreminden sonra çarşının sınırları daralmaya başlamış, Bat (Bit) Pazarı, Sarnıçlı, Paçavracı, Ali Paşa, Camili ve Yolgeçen hanları dışta kalmıştır.
Kentin simgesi sayılan Kapalıçarşı’nın geçmişi çok daha ilginç, çok daha önemliydi. Gelişen el sanatlarının pek çok türü bu kesimde yoğunlaşmıştı. Balıkhane Nazırı Rıza Bey “Bir Zamanlar İstanbul” adlı yapıtında, bu konuda şu bilgileri veriyor: “Büyük Çarşı’da, Bayezid’e giden yolda ve Kaşıkçılar Kapısı denilen yerde kaşıkçı esnafının dükkânları vardır. Bunlar şimşirden günlük kaşıklar yanında, hoşaf ye tatlı için kuka, abanoz, gergedan ve manda boynuzu, sığır tırnağı, Hindistan cevizi gibi gereçlerden, mercan ve sedef saplı kaşıklar yaparlardı…
Benderoğlu Mığırdıç Efendi adında hünerli bir kişi, yarım kırattan küçük bir yakutun ortasındaki yüzeyin üçte biri bir yere tuğra kazarak Serg-i Osmanî’de göstermiş ve çok beğenilmişti.”
Kapalı çarşı’da çok değerli taşlar işlenirdi. 1564’te kentte sırmalı kemha işleyen 318 tezgâh vardı. Simle kumaş işleme, altın ve gümüşün piyasadan çekilmesine yol açıyordu.
Julie Pardoe, anılarında Kapalıçarşı’daki el sanatlarını da anlatır. “Kapalı çarşı’nın göze çarpan sanatları arasında uçları altın işlemeli çay ve kahve fincanları, haremdeki genç ve güzel kadınlar için değişik biçimlerde işlenmiş ince gerdanlıklar, soyluların takkeleri için süslemeler, paşaların bindiği Arap atları için koşum takımları ve haşalar, altın halkalar, yıldızlar sayılabilir. Ya silah pazarı? İnsan burada beş dakikaya kalmadan her dönemin, her ulusun silahlarıyla, pusatlarıyla, tepeden tırnağa donanabilir. Antik kalkanlar, devler için yapılmış duygusu uyandıran araçlar, çeşit çeşit, boy boy miğferler, tolgalar, parlaklığını yitirmiş zırhlar… Burada, sık dokunmuş, altın ve gümüş tellerle işlenmiş ipekler, ibrişim işlemeli ince muslinler, yıllarca emek harcanarak yapıldığı izlenimi uyandıran tütün keseleri, uçları ayetlerle işlenmiş örtülerle her an karşılaşabilirsiniz.”
Tüm bu niteliklerini yitirmiş olmasına karşın, Kapalıçarşı günümüzde de çekiciliğini korumaktadır.
Comment here
You must be logged in to post a comment.